Instagram -->

13 November, 2012

Açıyorum kutunuzu?

Eski bir televizyon şovu vardı, eminim hepiniz hatırlarsınız. Rahmetli Cenk Koray ve bir kutu açmak giderdi. Şimdi tabi modern versiyonları var, milyon liralar dönüyor, ama pazar günlerinin tatlı mahmurluğunda daha bir keyifliydi o kutular, daha masum hediyeler.

Cenk Koray kutularıyla oynaya dursun, ben takıldım kendi kutularıma birden. Kafamın içindeki kutular bunlar. Ortaya çıktıklarında uğraşmaya vakit ya da enerjimin olmadığı herşeyi ayrı ayrı paketleyip koyduğum kutularımdan bahsediyorum. Evde biten tuvalet kağıdından gidilmesi gereken açılışlara kadar o kadar çok şeyi kutulamışım ki, kutu olup çıkmışım. Hatırlamam gereken şeyler, yapmak gereken şeyler, yapmak İSTEDİĞİM şeyler, düşündüğüm şeyler, çözmek istediğim içsel dilemalar. Bilinçüstümde ben gündelik hayatımı yaşayadururken, bilinçaltıcağızım devamlı kutuları organize etmekle meşgul. Açılıp işi bitenler, önceliği değişenler, artık birşey ifade etmeyenler, çok sonra başa çıkılabilecekler... 


Ben bu kutulardan çok şaşırdım. Hepsini birgün oturup açasım var. Gavurlar derler hani 'deal with it', Türkçe'ye çevirmesi zor sanki, 'uğraş da çıkar aradan' gibi birşey demek, öyle birşey yapmalı sanki. Hoop, bu da bir kutuya giriverdi. Kutular işte böyle çalışıyor. Modern hayatın kargaşında ertelediğin herşey bir gün su, elektrik, gaz olarak başına kutu kalıyor. Anında yaşayamayanların kutuları oluyor, böyle odalar dolusu. Günün birinde hepsini teker teker açmayı bile kutuluyorlar. Sonra durup dururken yoruluyorum, hiçbirşey yapmazdururken. Eh ne de olsa içerde ben vızır vızır dolaşıyor, kutularımı ordan alıp buraya koyuyorum. Dinlenmek mümkün mü?


İnsan nasıl bırakır bu kutuları, kutulamayı?




No comments:

Post a Comment